28 Ağustos 2011 Pazar

Su Pınarı



"çok özledik be ablacığım. yaz hadi." demiş birileri. Gülümsedim okuyunca. Hadi yazayım o zaman dedim. Ne zaman hafif gardım düşse bir güzel cümle, bir omuz yardımıma koşuyor. İyi ki diyorum, içimden. iyi ki...

Keyif halindeyim. Geç kalkıyorum. Uyanınca bir süre yatakta kalıyorum. kitap okuyorum. Dostlarımla vakit geçiriyorum. Bir gün şarap, sonra rakı balık, sonra bira çerez, sonraki gün ise ünlü çek içkisi becherovka içiyorum.

Ama çoğunlukla yalnız kalıyorum. Haliçi izliyorum. Hoşuma gidiyor.

küçük prensin bir hikayesini hatırlıyorum anlayacağınız;

“Günaydın” dedi küçük prens.
“Günaydın” dedi satıcı. İnsanların susuzluğunu gidermek üzere hazırlanmış tabletler satardı. Haftada bir kez bu tabletlerden aldınız mı, o hafta hiç susamazdınız.
“Peki bunları niçin satıyorsunuz?”
“Çünkü bu, insanlara çok vakit kazandırıyor. Uzmanlar bunun araştırmasını yaptılar. Haftada tam elli üç dakika kazanıyorsun.”
“Peki bu elli üç dakikada ne yapıyorlar?”
“Canları ne isterse.”
“Eğer elli üç dakikam olsaydı,” dedi küçük prens, “bir su pınarına doğru ağır ağır yürürdüm.”

Su pınarına doğru ağır ağır ilerliyorum.

Hiç yorum yok: