13 Ağustos 2010 Cuma

Salt Yazı

Dostlar arasında bugün aşk konuşuldu. Meğer herkes aşka ne kadar farklı bakarmış. İnanamadım.

Ya çok yücedir ya da sıradan dendi aşk için. Aşkın sadece iki hali vardır dendi.
Aşk, yüce bir şeye duyulan hürmettir dendi.
Sıradandır şıkkında ise "aşk arzulamadır" diye tanımlandı. Arzu edilene sahip olunduğunda o artık aşk değildir sevgidir dendi. Sevgi köşeye itildi. Sıkıcı buldundu. Aşağılandı.

Aşk sevgiye dönüşür sonra da tadı kalmaz dendi.

Beyler siz neler diyorsunuz? hayatınızı kendinize zindan edersiniz. Kendinizi sürekli aç, doymayan, tatmin olmamaının o uçsuz bucaksız kuyusuna atarsınız. Aşkı çiğnenince tadı kaçan "şekerli sakız" sevgiyi de ne kadar çiğnersen çğine aynı tadta kalan "şekersiz sakız" yaparsınız yazık edersiniz. Mevlana'nın dediği gibi "Etme-yin".

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme der Mevlana.

Sakın aşkı şehvetle eşdeğer tutmanız ve sürekli yenilik arayışınız "kendinizden sıkılmanızdan" olmasın? Değiştirmek istediğiniz hayatınızdaki kişiler yerine kendiniz olmayasınız? Bir düşünün derim.

Yunus Emre aşkı sıradan, anlık ve kolay geçen bulanlara cevabı şu dizelerle verir;

İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere bitinmez
Hürmetli nesnedir aşk

Bu gece sofrada kitleler aşkı böyle tanımlar biz de böyle tanımlıyoruz diye söze başlandı. "Siz kitle misiniz" diye sormadan edemiyorum. Siz ülkenin eğitimli adamları, başkalarının aşk tanımına mı kani olacaksınız? Örenğin ben hiç aşkı sizin gibi tanımlayan bir kuantum fizikçisi görmedim. (ne biliyoruz ki'yi bir de bu gözle izleyin). Mevlana aşkı böyle tanımlamaz örenğin. Halil cibran yanına yaklaşmaz sizin tanımınızın. Murathan Mungan keza öyle.

"Yorulduğun zaman söyle
Susalım, hiç konuşmayalım istersen
Sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
Açık denizler gibidir zaten elimde
Her zaman ama her zaman bir kıyıyı sezdiren"

Merak ediyorum örneğin, ben şimdi yukarıdaki Edip Cansever'in dizelerini aşık olduğum adama söyleyemeyecek miyim? - ne de olsa bu dizeleri söylemek için onu kazanmış ve tanımış olmam gerek, ki size göre bu safha da aşktan söz edilmez? -

Bakın ne demiş Murathan Mungan "Erkekler için Divan'da";

"beden dediğin aşka vesile
insanlar ruhlara aşık olur
sevdikçe başkasını
kendini bulur"


Çok doğru insanlar ruhlara aşık olur bedenlere değil. Siz bedene duyulan şehveti aşkla karıştırıyor olmayasınız? Bu karmaşa ile aşka yazık ediyor olmayasınız? (etme-yin)

"İnsan sevdikçe başkasını, kendini bulur" demiş, doğru. Kendinizi başkasında arayışınızı anlıyorum lakin şaşkınlığımı gizlemeyemiyorum. Aşk ne öyle çok yüce ne de öyle sıradan. nefis bir keşif. Hem an, hem süreç. Emek. Hem gece hem gündüz. Aheste. Hem kavga hem meşk. Aşk hayat. Hayatın yanan tarafı.

Tam da bu yüzden sevdiğim aşk tanımlarından birini Halil Cibran yapar ;

Ve böylece Aşk'ı tarif eden herkes
kendi umutlarını ve korkularını bıraktı önüme sır olarak.
O anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum:
'Yaşam iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır.'

1 yorum:

Unknown dedi ki...

sözlerim var ...
ama ..
önce kavramlar -tanımlar -sözcükler üzerinde konuşmak gerekmez mi?

sevgi'den aynı şeyi mi anlıyoruz?
aşk sevgi'ye dönüşür mü?
tam tersi mi? hiçbiri,
ikisi de değil,onlar ayrı dünyaların
tanımları mı?

yunus'un aşkı mı doğru,mevlana'nın mı?
hiçbiri mi?

seninki?

e ee?benimki de gümbürtüye gitmese..

mevlana bile 22 de başka,
42 de başka söylemişken(bu arada 52 ye hiç girmeyeyim:))

yunus aşkı bulduğunu ,başkasından duyunca(sözde),anlamışken...
...

gerçekten anlatmak anlamak paylaşmak (iyi şeylere yürüsün ,çıksındiye)mı istiyorsun??
yoksa blooggish'e mi yakalandım:(

olsun,anlarız..

güzel gözlerinden ''muhabbetle''
öperim..


(ben'im)