29 Mart 2010 Pazartesi


“Neyi arıyorsan O'sun sen" der Mevlana...
Zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşık...
Elinden tuttuğumuz her sevgili, bizi sürükleyip, kendi iç dünyamızın derinliklerinde bir keşif gezisine çıkarır.
Her ilişki, benliğimizde bir kazıdır aslında, her sevda ruhumuzun bir başka yüzü...
Her aşkta kendimizi ararız; o yüzden bulduklarımız, benzerlerimizdir.
Resimlerini yanyana koyun sevdiklerinizin ve dikkatle bakın yüzlerine,
onların suretlerinden kendi yüzünüz bakacaktır size... Aşk denilen kaleydoskobun buzlucamına gözünüzü
dayadığınızda, binbir camın rengarenk ışıklar saçarak döndüğünü ve her seferinde bambaşka şekiller
ördüğünü görürsünüz. Her camda, farklı bir renginiz vardır; her şekilde sizden bir parça...
Aşklarınız hülasanızdır. Sevdiğiniz her adam, beğendiğiniz her kadın, farklı ruh hallerinizi ele verir;
arada bir çevirdiniz mi kaleydoskobu, cam parçalar yer değiştirip yeni şekiller alır; hepsi siz...
Sevgilinizin gözlerindeki dolunay, sizdeki ışığın yansımasıdır aslında; dilindeki sizin ilhamınız,
tenindeki sizin ısınız... Yoksa hâlâ bir sevdiceğiniz, o henüz kendinizi bulamadığınızdandır...!

1 yorum:

Adsız dedi ki...

İşte tam da bu nedenlerle yaşamımızı nasıl ve ne yönde geçmesini istiyorsak yani amacımız ne ise kendimizdeki enerjileri düzenlemek, değiştirmek, dönüştürmek üzere ve tam da o yönde çaba göstermek zorunda kalırız. Yoksa savrulur durur insan o yönden bu yöne. Amaç ve çaba bu nedenle önemlidir.
Ve yaşam bütün bunları yapmak için yeterince ciddidir ve bazen de sayfayı biraz olsun sadeleştirmek için herşeyi bir kenara bırakabilme cesareti ister:)