11 Temmuz 2009 Cumartesi

Yanlızca ruhları değil gözleri de birbirine uyuyordu. Tıpkı bir annenin kucağında bebeğinin duruşu gibi. Kızın aradığı şevkatti. Bitmeyen, açık yüreklilikle kaplı bir sevgi. Cinsellik tozlu tavan arasında unutulan ayakkabı dolabı gibiydi. Sadece onun gözlerini vr teninin sıcaklığını arıyordu.

Adam anlaşılmazdı. İnandıklarını yapabilecek kadar cesaretli olması onu çekici yapan en önemli özellik olmalıydı. Oysa bakışlarındaki dengesizlik kız için cesaret kırıcı idi. Şimdi ne yapmalı diye düşündü kız. Nasıl yaklaşmalı?

Kızın istediği tüm duygularını birdenbire söyleyivermekti. Sonra bir tepki beklememk. Arkasını dönüp gitmek. Tek isteği sözleri bittiğinde gözlerinde o ne zamandır aşina olduğu ışığı görmekti .Sözlerinin çıplak ruhunu ortaya çıkaracağını biliyordu. Bunu yapmayı derinden istiyordu. Sonra kimse konuşmasın, onu o kırılgan haliyle ortada durmuşken kimse onu kırmasın istiyordu. Birden hayat kendi kendine aksın istioyrdu.

Kız tüm gün çocuğun bakışlarında o ışıltıyı aradı. Bazen anlık parlamalar yakaladıysa da kız hırslıydı. O bakışı devamlı istiyordu. En kötü anlarda bile o bakışa sahip olmalıydı. Kız günün yavaş yavaş çekilip yerini geceye bıraktığı anı bekliyordu .Gece çıplaklık daha az görünebilirdi. Evet artık zamanı gelmişti. Yıllardan beri içinde sakladığı o cümleyi söyleyebilirdi.

Karşı karşıya geldiklerinde gece olmuştu. Kız sözler ağzından dökülürken kızaracağını düşünüyordu. İlk önce sessizce yürüdüler. Hiçbir kelime aralarına girmeye cesaret edemedi. Yol uzadıkca saklanan cesaret açığa çıktı ve bir büyücü gibi kızın tüm iliklerine işledi. Kız tam cümlelerin tıpkı daha önce olduğu gibi söylenemeyeceğini düşünüyordu. Ama bu sefer bir dğişiklik vardı. En azından hayal ettiği o ortamdaydı. Evet biliyordu. Bu ağaçlar, bu yol, bu gece yıllardan beri bildiği yerdi. Karşısındakinden çok karşısındakine hissettiği duyguya aşinaydı. Zor olduğunu biliyorudu. Ama zaten sevdiği birazda o cümlenin imkansızlığıyıdı. Ulaşılmaz olan sihirlidir.

Kız ansızın konuşmaya başladı. Ağzından çıkanlar çok önceden hazırlanmış çeyiz eşyaları gibi çocuğun önüne dökülüverdi.

“Eğer bir sevgilim olmasaydı, ne yapar eder, tavlardım seni”

Göl kenarına şimdi şaşkınlık hakimdi. Farklı türde iki farklı şaşkınlık. Artık olan olmulşu. Kız o an her zaman başına gelecek pişmanlık duygusunun bu sefer bir daha gelmemek üzere kendini terk ettiğini anladı. Gülümsedi. Bu olayın ruhsal bir sınav olduğunuı biliyordu. Sadece bir an için bir insanı meta olarak görme hissi onu rahatsız etti. Ama bunun tam olarak doğru olamdığını ve herkesin bir olduğunu düşününce rahatladı. Bu deneyim o zaman onun için eşsiz bir tecrübeydi.

Hiç yorum yok: